18 Ekim 2015 Pazar

MAVI RENKLI ŞIIRLER

      Ve ben yine yenildim.Kalbi taş tutmuş şiir geçirmezlere..
Oysa ne güzel şiirlerim vardı benim dört dörtlük..Dışardakilere misafir içerdekilere pervane..
Belki çok mükemmel değildi şiirlerim ama yürekte başka bir yürek kesilirdi benim şiirlerim...
Gözü yükseklerde değildi şiirlerimin başka şehir, başka kıta değil gülüşünde bir tebessüm gözlerinde bir bakış ellerinde bir dokunuş ve hatta yüreğinde bir sevda..
Tüm sitem dolu sözcüklerim ardından koşuyor artık oysa bir sevgi sözcüğü fısıldardım şiirlerime gülüşüne değmeden gelmezdi geriye.Ben en çokta gülüşüne dokunan şiirlerimi sevdim biliyor musun sanki gülüşünde canlanıyordu şiirlerim sanki beyaz kağıtlarda bir ölüydü şiirlerim.Tamda kalemi kırık şairin dediği gibi "Gülüşüne bulanmadan çıkan her söz,kara bir leke sanki beyaz kağıtlarda.."
    Nefret mi dolu dolu yoksa artık sözcüklerim.?Yok yok olmamalı!! Bütün duyguları kendisinde toplar da bir tek nefretin girmesine izin vermez şiirlerim.Çünkü şiir sevda kokmalı nefret değil..
     Artık son sözlerimi yazar gibiyim son demlerini yaşayan hasta gibi ve artık zamanı geldi gitmeliyim buralardan çıkmalıyım şiirlerimden,ardımda koca bir DENİZ bıraKARAk...

20 Temmuz 2015 Pazartesi

UMUTLARIMA MEKTUP

    Sevgili umutlarım,nasılsınız iyi misiniz uzun bir süredir hasretinizi çekiyorum uzun zamandır görüşemiyoruz sizi çok özledim sizlere çok ihtiyacım var neredesiniz niye gelmiyorsunuz yanıma niye girmiyorsunuz sol şehrime tamam biliyorum çok incindiniz çok kırıldınız peki ben size ne yaptım beni neden yalnız bırakıyorsunuz insanlar çok değişmiş çok katılaşmış körelmişler hani bana hep derdiniz ya "taş yapılı binalar artıyor bir kentte taş yapılı insanlar.." evet kördüm ben hiçbir şeyi görmek istemiyordum o yüzden bu söylediklerinize inanmak istememiştim o gün ama anladım ki siz haklıymışsınız masum insanları ezip geçiyorlar çiğneyip çiğneyip atıyorlar o yüzden size çok ihtiyacım var siz gittikten sonra yaşamamayı çok iyi öğrendim yaşamanın kıymetini biliyorum artık gerçekten artık gelin ne olur beraber yaşayalım bu şehirde ya da beni de alın yanınıza her nerede olursanız olun gelirim söz çıtım bile çıkmaz otururum bir köşede yeter ki gelin ve kurtarın  beni bu karanlıktan bu insanlarla yaşamak istemiyorum hem size söylemek istediklerim daha bitmedi sizi kırıp dökenler var ya işte onların hepsi teslim oldu hepsi vicdan mahkemesinde yargılanacak kim bilir belki bazıları idam edilir bilmiyorum yani anlayacağınız artık saklanmanıza gerek yok artık gelin konuşalım hem belki sizlere yeni arkadaş da bulmuşumdur yeni umutlar istemez misiniz bence çok seveceksiniz çok iyi anlaşacaksınız o yüzden bekliyorum sizleri umarım bu mektubum ulaşır sizlere zamana postalıyorum öyle bir dakikaya öyle bir saniyeye denk gelsin ki hemen ulaştırsın mektubumu ama inşallah yıla denk gelmez o çok yavaş götürüyor mektuplarımı nese umarım en yakın zamanda dönersiniz sizi çok seven KALBİNİZ..

10 Haziran 2015 Çarşamba

GECENİN GÜNDÜZÜ

        Gece, dönüyor bir o yana bir bu yana yatağında huzursuzca uyuyan çocuk misali,artık anlatmak istedikleri kalın bir duvar bakışlarda,söylemek istedikleri karanlık bomboş sokaklarda,gündüzü perçinliyor didişmeleri zamanla.Kim kazandıysa bir adım geri çıkıyor,bir adım geri koşuyor adım adım yaklaşıyor adım adım geri geri...
        Susuyorsun geceye karşı,gündüzü dinlerken buluyorsun kendini,konuşmam sanıyorsun ağzında bakla ıslanmıyor sessizliğin,hemen yetiştirip suskunluğa ispiyonluyor seni.Suskunluğu artıyor artık gecelerin,şerha şerha acı akıyor gözlerinden,karanlık dost görünümlü düşman gündüzü beklerken.Canını yakıyor şimdi gecenin bu mübhemiyet,haykırışları milyonlarca yıldız olarak çıkıyor gökyüzünden,sancıları görülmeyen bir kara delik evrende,ucu bucağı yalvarış ucu bucağı yakarış...
       

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Telaşlı Günler

        Çok yorgunum bugünlerde çok bitkin çok telaşlı..Alelacele yaşıyorum hayatı,bazen ismimi bile unutuyorum hatırlamaya fırsatım bile olmuyor.Zamana sarılıyorum ne kadar hızlı götürürse beni O bitişin başlangıcına o kadar hızlı yıpranıyorum..Bazen başımı döndürüyor bu kadar hızlı yaşamak,oturup dinlenmeye dahi vakit bırakmıyorum önüme bakmadan koşmaya devam ediyorum..
         Tüm vücudum bana karşı bir direniş içinde şimdi,çoğu halsiz çoğu bitkin çoğu kederli ama böyle "Yaşamak değil, beni bu telâş öldürüyor"  beni bu yorgunluk bitiriyor beni bu...



     

5 Nisan 2015 Pazar

İÇ SAVAŞ..

         Sessizliğin mahkumuyum sen hapishanesinde.Gardiyanlar acımasız, keskin darbeler indiriyorlar suskunluğuma dayanılması güç sancılar doğuyor.Duyularım körelmeye başladı artık beyazları siyah görmeye başladım mutlulukları acı.En büyük düşmanım zaman oldu dostlarımdan yalnızlık gidip geldim dört duvar arasında.Bazen özgürlüğün tadını çıkardım gözlerimi yumduğumda, ama çok geçmeden gözlerin yakaladı ellerimi, bir kelepçe vurdu bileklerime attı beni gülüşlerinin içine, aniden uyandım kan sen içinde, etraf sensizlik içinde...
        Zamanın üzerinden kayıp gidiyor öfkelerim sadece sevdamla kalıyorum, cebelleşiyorum.Bazen gerçek sandıklarım çekiştiriyor beni bazende sevdam, soluma doğru.Bütün bir parça halinde belki bedenim ama sol yanımla amansız bir savaş halinde sağ yanım, defalarca kaybetmesine rağmen aklım.
Zamanda kapanmayan bir aralık.. Her şeyin çaresiz kaldığı bir kör nokta..
Sol yanımda yürekli bir kalp.. Sağ yanımda güçlü bir akıl.. Devam eden bir savaş...
       

30 Mart 2015 Pazartesi

TOPYEKÜN

            Pek fazla oturamıyorum artık dizelerimin kucağına, sözcüklerle olan muhabbetim, samimiyetim zayıflıyor.Suçlu aramamak lazım tabi ama kalemimle bugünlerde biraz fazla tartışıyoruz bundan olsa gerek.Ben ona kızıyorum "neden yazmıyorsun" deye o bana kızıyor "neden susuyorsun" deye tabi bilmediğimizden değil, ben onun neden yazmadığını biliyorum o da benim neden sustuğumu neyse fazla kurcalamamak lazım sözcüklerini üstüme salar mazallah kurtulamam da cümlelerin dilinden.Kalemimle aram bozuk görüldüğü gibi defterimle zaten görüşmüyoruz kitaplarım kaldı bir tek elimde, dert ortağım, mutluluğum sevincim hüznüm çok seviyorum kitaplarımı ne zaman birisine öfkelensem kitaplarım açıyor kapısını saatlerce ordan oraya gezdiriyor beni o ülke senin bu ülke benim ama o da diyor benimle sık sık görüşmek istiyorsan git kaleminle defterin gönlünü al gel deye bu küslük size yakışmıyor hem ben senin onu ne kadar çok sevdiğini biliyorum yazmak için delirdiğini de hadi uzatma artık git al gel defterinle kalemini deye.Ben de söz verdim gidip kalemime doyasıya sarılacağm hem defterim de kalemimi kıramaz iki satır bir şey yazsam hemen yelkenleri suya indirir affeder beni biliyorum o yüzden ben gidiyorum önce yazmaya gidiyorum sonra KALEMİMLE, DEFTERİMLE, KİTABIMLA susmaya...

15 Mart 2015 Pazar

ŞEHR-İ HÜZÜN

        Koca bir şehir taşıyorum içimde, her gün sağnak sağnak hüzün yağıyor, sürgülü demir parmaklı penceremden izliyorum şehrin ihtişamlı görüntüsünü ordan oraya koşuşturan düşüncelerim sırılsıklam olmuş hayallerim felakete sürüklenmiş umutlarım hepsinin tepesinde de hep aynı şey büyük beyaz bir şemsiye SABIR şemsiyesi..
        Fırtınalar esiyor şehr-i hüzün sokaklarında uçup gitmemek için birbirine kenetlenmiş sözcüklerim, gün geçtikçe artıyor şiddeti rüzgarların, esefli günlere gebe kalıyor zaman korkuları artıyor korkularımın.Kesiyor şehrin tüm ışıklarını kederlerim, hüznün mumuyla aydınlatıyorum kör olmuş renkleri, teker teker göç ediyor renkler SİYAH ülkelere.Gün geçtikçe zayıflıyor bacaklarım halsizleşiyorum, korkuyorum.
 "Işığı kesilmiş bir şehrin gölgesinde yaşıyorum..."
   

10 Mart 2015 Salı

Buruk Bir Sevda

        Buruk bir sevda yaşıyorum, umut denizinde yüzen sessiz gemilerde.Dümeni ele geçirmiş bir kere sessizlik, suskunluğa doğru sürüklüyor sevdamı.Ne zaman haykırmaya kalksa sevdasını sevdam, etraf karanlık mavisi, esen rüzgarlar boyalı ufakta hüznün buzdağı..
      Her gün doğup batıyor güneş her gün devam ediyor akreple yelkovanın savaşı kum saatinde ki kumlar misali akıp geçiyor zaman ve ben biraz daha yaklaşıyorum, hissediyorum içimdeki koca buzdağını.
       Dilimde tonlarca yük var sanki her gece gram gram hafifleyen sayfalarca uzanan mürekkeplere sığmayan elini uzattığı sevdayı delip geçen. Sevdanın adı olmuş şimdi YALAN etrafında binlerce dolaşan kimi çöpçü bile olamazken sevdanın sokaklarında kimi tüm şehri süpürmüş YALANLARDAN yalnızca sevdasıyla kalmış sessiz ve bir o kadarda kederli. Sert ve esefli günler bekliyor artık buruk sevdamı, savaşmaktan yorgun düşmüş yüreği sevdamın, atışlarında ise hep bir meydan okuyuş gitmelere, elinde de kınını ağlatan keskin bir kılıcı her an şaha kalkacak bir duruşu..
       Dalgalara fısıldıyorum sevdamı, kızgınlıktan dev hortumlar çıkarıyor kırgınlıktan dev delikler  denizin ortasında ama ismini kulağına fısıldar fısıldamaz diniyor hırçınlaşmaları, artıyor yüzündeki tebessümü, terkedip gidiyor celallenmeleri, koskoca denizi dize getiriyor isminin heceleri masum bir göl olup akıp gidiveriyor sinirleri denizden..
       Şimdi küçük bir yürekte  büyük bir burukluk yaşıyorum içinde koca koca sevda buzdağları...

2 Şubat 2015 Pazartesi

Ben Hep Giderdim

         Ben hep giderdim oraya sahilin sert rüzgarları yüzüme tatlı tatlı eserken gözlerimi kısar ufuğa doğru bakardım öylece gökyüzünde süzülürdü bakışlarım anılar çevrelerdi etrafımı bir anda kaybolurdu o kuru kalabalık bir masa belirir otururduk anılarımızla baş başa "her dalgada ayrı bir masa görürdüm her masada ayrı bir anı" sonra bir yudum alırdım çayımdan anıların şerefine, tatlı bir mutluluk sarardı içimi huzur verici bir mutluluk, yanaklarıma aksederdi bu mutluluk istemsiz olarak tebessüm ederdim imrenerek bakardı yanımdan geçenler "beni de al o mutluluğun içine" dercesine sonra uzaklardan bir ses duyulurdu  gemiler süzülürdü denizin üstünden takdire şâyan görünümlü gemiler hayranlıkla seyrederdim onları tâ ki dalgaların çıkardığı o hışımlı ses beni kendime getirene dek.Vakit bir hayli geç olurdu nasıl geçerdi o vakit bir türlü anlayamazdım gitmek için bahaneler üretirdim kendime pek tatmin olmazdım ama yine de giderdim, giderdim ama anılar serpiştirerek giderdim ben gelinceye dek yeşermesini beklerdim geldiğimde yabancılık çekmemek isterdim yalnız kalmak istemezdim ben hep giderdim...

30 Ocak 2015 Cuma

HÜZNE BULAŞMIŞ KIRGINLIKLAR

        Kırgınlıklar elbette dile getirilmez getirilse dilde acı bir tat bırakır konuştuğunda çıkar acısı sustuğunda içinde kalır yarası. Kimi susmayı yeğler yarasıyla kavrulur durur kimi konuşmayı yeğler karşısındakini yerle bir eder.
       Oldum olası korkmuşumdur kırgınlığını öfkesine kalb edenlerden çünkü ağırdır yaraları söyleyeceklerine sirayet eder,sözcüklerini sivri yapar içinde kavrulanlar.Bu durumda çok ağır yaralanır birisi ya kendisine kızar yaralı olan kendini öldürürcesine ya da karşısındakine, karşısındakini yaralamak istercesine ama aslında her halükarda kaybederler söyleyende kaybeder dinleyende. Göremezler bunu bir daha asla yan yana gelemezler...
       Tüm bunların dışında bir kişi daha vardır ki ne kırgınlığını öfkesine çevirir ne de tamamen içine atar ne kavrulur yarasıyla ne de sevinir kırgınlığıyla.
"Hüzne bulaşmış kırgınlığı" olan insan asla içine atamaz belki atmak ister fakat gözleri,sözleri davranışları buna izin vermez dışa da vurmak istemez belki ama içinde de bu haleti ruhuye ile yaşayamaz bu araf onu bir hayli yıpratır durur. Sadece gözlerinden süzülür hüzünleri sadece sözlerinden çıkar kırgınlıkları,sevdiklerini kırmamak için kırılırlar onlar için yaşarlar ama hüznün pençesinden de kurtulamazlar.Hüzünleri yaralar üzülmeyi hak etmeyen insanları bir de kırgınlık hüzne bulaştı mı yaşaması da dayanılmaz olur sabretmesi de çok uzun sürer kırgınlıkları zamanı ele geçirir hüzünleri her saniye her salise üzülmeden duramazlar ve bir bekleyiş zuhur eder bundan sonra önce hüzünden kurtulmayı bekler kırgınlıkları sonra tek başına kalmayı "Ancak yalnız kaldı mı ölür kırgınlıklar" düşüncesiyle sabrederler zamandan münezzeh yaşarlar.Hakimi değildirler zamanın o vakit. Ellerinden bir şey gelmez beklemenin en koyu rengini yaşarlar. Ancak bilmezler ki
 bu bekleyiş bir bitişin sonuna doğru koşmakta olabilir tertemiz bir aydınlığın başlangıcında yüzmekte..

24 Ocak 2015 Cumartesi

YALNIZLIĞA DAİR..

YALNIZLIK deyince hiç kimse sukût etmez tutamazlar kendilerini çünkü herkesin menfi bir yalnızlığı var içinde. Anlatılmayı bekleyen pas tutmuş yalnızlıkları...
Kimisi bu yalnızlıkla hayatına devam eder kimseye sezdirmeden sadece kendi nefsinde yaşar belki etrafa gülücük saçarlar neşe saçarlar lakin çevrelerindeki bu insanlar gidince işte o zaman engelleyemezler yalnızlıklarını gülemezler neşeli davranamazlar izin vermez buna yalnızlıkları YALNIZCA YALNIZIN olurlar o vakit,tüm benlikleri yalnızlıkla dolar kaçamazlar...
Kimisi de vardır ki yalnızlığını paylaşır, paylaştıkça yalnızlaşır sanır düstur edinmişlerdir kendilerine bunu vazgeçemezler ama bilmezler ki yalnızlık paylaşılmaz paylaşacak insanlar bulduklarında yalnızlıkları nihayete erer bilmezler Özdemir Asaf'ın da dediği gibi "Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz..."
    Peki yalnızlık bir seçim sonucu mudur? tartışmaya açık bir konu olduğu su götürmez bir gerçek
fakat şahsı düşüncem yalnızlık bir seçim olamaz ansızın düşüverirsin içine ne olduğunu anlamadan  yalnız kalmışsın geçenlerde söylediğim bir söz gibi "Yalnızlık destursuz çalar kapıyı.."
Sormadan giriverir bir bakmışsın iliklerine kadar yalnız kalmışsın..