30 Ocak 2015 Cuma

HÜZNE BULAŞMIŞ KIRGINLIKLAR

        Kırgınlıklar elbette dile getirilmez getirilse dilde acı bir tat bırakır konuştuğunda çıkar acısı sustuğunda içinde kalır yarası. Kimi susmayı yeğler yarasıyla kavrulur durur kimi konuşmayı yeğler karşısındakini yerle bir eder.
       Oldum olası korkmuşumdur kırgınlığını öfkesine kalb edenlerden çünkü ağırdır yaraları söyleyeceklerine sirayet eder,sözcüklerini sivri yapar içinde kavrulanlar.Bu durumda çok ağır yaralanır birisi ya kendisine kızar yaralı olan kendini öldürürcesine ya da karşısındakine, karşısındakini yaralamak istercesine ama aslında her halükarda kaybederler söyleyende kaybeder dinleyende. Göremezler bunu bir daha asla yan yana gelemezler...
       Tüm bunların dışında bir kişi daha vardır ki ne kırgınlığını öfkesine çevirir ne de tamamen içine atar ne kavrulur yarasıyla ne de sevinir kırgınlığıyla.
"Hüzne bulaşmış kırgınlığı" olan insan asla içine atamaz belki atmak ister fakat gözleri,sözleri davranışları buna izin vermez dışa da vurmak istemez belki ama içinde de bu haleti ruhuye ile yaşayamaz bu araf onu bir hayli yıpratır durur. Sadece gözlerinden süzülür hüzünleri sadece sözlerinden çıkar kırgınlıkları,sevdiklerini kırmamak için kırılırlar onlar için yaşarlar ama hüznün pençesinden de kurtulamazlar.Hüzünleri yaralar üzülmeyi hak etmeyen insanları bir de kırgınlık hüzne bulaştı mı yaşaması da dayanılmaz olur sabretmesi de çok uzun sürer kırgınlıkları zamanı ele geçirir hüzünleri her saniye her salise üzülmeden duramazlar ve bir bekleyiş zuhur eder bundan sonra önce hüzünden kurtulmayı bekler kırgınlıkları sonra tek başına kalmayı "Ancak yalnız kaldı mı ölür kırgınlıklar" düşüncesiyle sabrederler zamandan münezzeh yaşarlar.Hakimi değildirler zamanın o vakit. Ellerinden bir şey gelmez beklemenin en koyu rengini yaşarlar. Ancak bilmezler ki
 bu bekleyiş bir bitişin sonuna doğru koşmakta olabilir tertemiz bir aydınlığın başlangıcında yüzmekte..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder